NASIL TÜRETİCİ OLURUZ?

Şu anda içinde bulunduğumuz ekonomik düzene baktığımızda insanlığı tüketime teşvik ediyor. Kalkınma ile birlikte yıllar içinde bizler de bir tüketim toplumuna dönüştük. Ancak şuna bakmak lazım, kaynakların kıt olduğu bir dünyada tüketen insan mı daha mutludur, yoksa üretime katkı veren, kaynakların korunmasını sağlayan, türeten insan mı?

Üreten insan mı daha çok yetkinlik gerektirir, yoksa tüketen insan mı? Hangisi daha gelişmiş bir  insana karşılık gelir? Tabii ki türeten insan... İnsanlığın ana amacı gelişmek olduğuna göre türeten insan aslında insanlığın gelişimi için de çok önemlidir. Eskilerin tabiriyle kamil insan tanımı bugün için türeten insana karşılık gelir.

Doğal kaynakların hızla tükendiği, küresel ısınmaya bağlı iklim değişikliklerinin hayatımızın bir gerçeği olduğu bir dünyada "sorunlu" tüketim alışkanlıklarımızı değiştirmemiz gerekiyor. Daha az tüketmek, ihtiyacımız kadarını almak, aldığımız bir ürünü kullanım ömrü bitene kadar kullanmak, geri dönüşümü mümkün olmayan ürünleri kullanmamak gibi tüketim bilincine sahip olmalıyız. Çünkü orta direk tüketicilerin sayısında 2030 yılına kadar beklenen üç milyarlık artış tüketim ve üretim alışkanlıklarını etkileyecek, doğal kaynak mücadelesini daha da hızlandıracak. Tüketim alışkanlıkları ve talebi ile yenilik ihtiyacı doğacak ve daha az kaynak tüketimi, eko-tasarım, atıkları tekrar kaynak olarak kullanmak için Ar-Ge çalışmalarına ihtiyaç artacak.

Bu çerçevede dünya artık döngüsel ekonomi yaklaşımını tercih ediyor. Döngüsel ekonomi bir tasarruf ekonomisi ve doğrusal ekonominin aksine kullanılan kaynakların bertaraf edilmek yerine yeniden bir mamul/yarı mamul olarak kullanıldığı, üretimde ihtiyaç duyulan enerjinin fosil yakıtlar yerine yenilenebilir kaynaklardan karşılandığı, sıfır atık yaklaşımıyla doğadaki yaşam döngüsünün kopyalandığı yaklaşımlar benimseniyor.

AB'de Döngüsel Ekonomi

Bildiğiniz gibi AB; Döngüsel Ekonomi Paketi ile 4 önemli alanda (üretim, tüketim, atık yönetimi, atıktan kaynak oluşturmak), 5 sektör (plastik, gıda atıkları, kritik hammaddeler, inşaat ve yıkım, biyobozunur ürünler)  için eylem planı belirlendi. Üretim yapılırken daha tasarım aşamasında çevreci yaklaşımların benimsenmesi amacıyla 2016-1-2019 yıllarını kapsayan Eko-tasarım Çalışma Planı hazırlandı. Eko-tasarım politikası ile AB'de her yıl evsel elektrik faturasından 490 € tasarruf edilmesi öngörülüyor, bu miktar İtalya'nın 2020'ye, İsveç'in ise 2030'a kadar tüketeceği yıllık enerji toplamına eşit. Ayrıca yine üretim aşamasında Mevcut En İyi Teknikler'in (MET) uygulanması gerekiyor.

Atık yönetimi alanında koyulan hedefler ise; 2030 yılına kadar belediye atıklarının geri dönüşüm ve tekrar kullanıma hazırlama oranını % 65’e çıkarılması, 2030 yılına kadar depolanacak belediye atığını aşamalı olarak %10’a indirilmesi, ambalaj atıklarının geri dönüşüm ve tekrar kullanıma hazırlama oranlarının %75'e çıkarılması, ayrı toplanan atıkların depolanmasının yasaklanması, yan ürün ve atık olmaktan çıkma durumlarına dair yasal çerçevelerin daha sadeleştirilmesi, tekrar kullanım ve gıda atıklarını da içerecek şekilde atık oluşumunun daha iyi seviyede engellenmesine dair yeni önlemler alınması, Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu için asgari çalışma şartlarının belirlenmesi olarak açıklandı.

Bu hedeflere ulaşılması durumunda AB'de yıllık malzeme bazındaki kazancın 265-490 Milyar € olması bekleniyor. Bu miktar şu an sektördeki toplam giderlerin % 23’üne denk geliyor. Gıda, ulaşım ve yapı sektöründe uyumlaşma ile birlikte yıllık 600 Milyon € tasarruf edilecek. Maddesel geri kazanımın ön planda tutulması ile hammaddeye duyulan ihtiyaç azalacak, arz talep dengesizliğine bağlı fiyat değişimleri önlenecek. Daha uzun ömürlü ürün tasarımları ile şirketlerin garanti giderleri azalacak. Birleşik Krallıkta atık alanında tamir-söküm-bakım, organik/maddesel geri dönüşüm, enerji kazanımı gibi alanlarda ilave 50.000 istihdam sağlayabileceği öngörülüyor. Hollanda’da metal ve elektronik sanayi ile canlı varlıklardan kaynaklanan atıkların yönetimi gibi alanlarda ilave 54.000 istihdam sağlayabileceği öngörülüyor. 2035 yılına kadar Danimarka gibi ülkemize nazaran oldukça küçük olan bir ülkeye sunacağı getiriler ise şu şekilde: Gayrisafi yurt içi hasılada % 0,8-1,4 oranında artış, 7.000 ilâ 13.000 yeni iş imkânı, ülke karbon ayak izinde % 3-7 arasında azalım, net ihracatta % 3-6 arasında artış, belirli kaynaklarda % 5-50 arasında tüketim azalışı... Yatırımlar için de European Fund for Strategic Investments 2.0 (EFSI) tarafından 500 milyar  €, LIFE tarafından da 100 milyon €'nun üzerinde fon ayrılması bekleniyor.

Türkiye'de Döngüsel Ekonomi

Ülkemizdeki şirketleri de daha fazla döngüselliğe iten birçok neden bulunuyor. Girişimciler, özellikle fiyatları son yıllarda dalgalanan ve artış gösteren farklı emtialar nedeniyle faaliyetlerini maliyet açısından sürekli olarak daha tasarruflu bir hale getirmek zorunda. Döngüsel ekonominin olmazsa olmazı olarak kaynakların verimli kullanımı, çoğu ticari karar ve faaliyetin temeline yerleşmeli. Ülkemiz endüstrisi büyük ölçüde hammadde ithalatına dayanıyor. Döngüsel ekonomi konsepti, ilk etapta ikincil hammaddelere erişimi arttırmayı ve bu hammaddelerin kalitesini güvenceye almayı hedefliyor. Doğrusal ekonomiden döngüsel  ekonomiye geçmenin yeni iş modellerine olanak sağlayarak tüketicilere ve endüstriye fayda sağladığı görülüyor.

Döngüsel Ekonomi Paketiyle paralel olarak ülkemizde de 2023 yılında oluşan atığın; % 35’inin geri kazanım, % 65 inin düzenli depolama yönetimi ile bertaraf edilmesi hedefleniyor. Bu da % 5,3 olan ambalaj atık geri dönüşümünün % 12'ye, % 6 olan belediye atıkları geri dönüşümünün % 23'e, %88,7 olan depolamanın, % 65 düzenli depolamaya çıkması demek. Buna ulaşabilmek için; düzensiz döküm sahalarının rehabilite edilmesi, inşaat yıkıntı atıkları ve hafriyat toprağı yönetiminin ülke genelinde yaygınlaştırılması, özel atıkların yönetiminde toplama ve geri kazanım verimini arttırılması ve tehlikeli atıkların geri kazanım ve bertarafı için ilave tesis yatırımlarının yapılması  gerekiyor.  Tüm bu çalışmalar için 2023 yılına kadar yapılması gerek yatırım tutarı  ise 1.741 - 2.860 milyon € olarak belirtiliyor.


PAGÇEV ile Sorumlu Endüstri, Sorunsuz Çevre

Tüm bu yaklaşımlar ışığında sanayinin yaklaşımı çok önemli. Üretim tabii ki olacak.  Dünyadaki bu kadar nüfusa gıda, barınma, ulaşım gibi hizmetler sağlamaya devam edeceğiz. Ancak bunu yaparken doğamızı da düşünmemiz gerekiyor. Bu noktada "Sorumlu Endüstri" kavramı çok önemli. Her endüstri kolunun "Kullandığım kaynakları nasıl azaltabilirim?" yaklaşımıyla çalışma yapması, atıklarını en aza indirecek, atıktan yeni ürünler türetecek teknolojileri geliştirmesi lazım.

Biz de PAGEV olarak 1989 da kurulmuş ve ana amacı plastik sektörüne nitelikli ara elman kazandırmak, plastik sektörünün gelişimini sağlamak, sorunlarına çözüm üretmek iken, Sorumlu Endüstri bilinciyle geri dönüşüm işletmemi olan PAGÇEV'i kurduk. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın ambalaj atıkları konusunda yetkilendirilmiş kuruluşu olarak 2014 yılından itibaren tüm Türkiye'de belediyelerle birlikte ambalaj atıklarının kaynakta ayrı toplanması, geri dönüştürülmesi, bu amaçla kamuoyunda farkındalık yapılması, özellikle öğrencilerin, ev hanımlarının ve hatta eğitimcilerin geri dönüşüm alanında eğitilmesi konularında çalışmalar yapıyoruz.

Bu çerçevede 2018 yılında da döngüsel ekonomi yaklaşımıyla atık yönetimi çerçevesinde yürüttüğümüz ambalaj atıklarının azaltılması, yeniden kullanımı ve geri dönüşümü çalışmalarında 13 milyon nüfusasahip 70 belediyeye ulaştık. Geçtiğimiz yıla göre %28 artışla 280 bin ton ambalaj atığının kaynakta ayrılarak geri dönüştürülmesi faaliyetlerini yürüttük. Plastikten kâğıda, camdan metale, birçok atığı geri dönüştürerek bir yandan çevreyi korumaya devam ettik, diğer yandan da ekonomiye 780 milyon lira katkı sağladık. PAGÇEV olarak sadece 2018 yılındaki bu çalışmalarımız sayesinde 2 milyon 200 binağaç kesilmekten kurtarıldı. 7 milyon 300 bin kWh elektrik tasarrufu, 326 milyon litre fosil yakıt tasarrufu ve 3,2 milyon litre de su tasarrufu sağlandı. Tüm bu atıkların geri dönüştürülmesi ve atık depolama sahalarına gönderilmemesi sayesinde de 2,9 milyon metreküp alandan tasarruf edildi.Bu yaklaşımla önümüzdeki dönemlerde de sorumlu endüstri bilinciyle çalışmalarımızı artırarak devam edeceğiz.

Yazımı noktalamadan önce bir konuya daha dikkat çekmek istorum. Her yıl dünyada "Earth Overshoot Day" lanse edilir. Bu gün dünya nüfusunun ilgili yıl içerisinde tükettiği kaynakları, dünyanın tekrar yerine koyma/yenileme kapasitesinin aşıldığı tarihi gösterir ve 2018 yılı için Earth Overshoot Day 1 Ağustos olarak belirlendi. Yani biz 2018 yılı boyunca tüketmemiz gereken kaynakları 1 Ağustos'ta bitirdik ve geri kalan günlerde cepten yiyoruz. Bu arada 2017 yılında da bu gün 2 Ağustos olarak lanse edilmişti. Yani 1 yılda 1 gün daha geri gidecek şekilde kaynakları tüketmeye devam ettik. Bu hızla gidersek 2030 yılı 28 Haziran'ında yıllık kaynaklarımızı bitireceğiz. Bunun aksine sadece karbon emisyonunda %30'luk bir azaltma ile devam edersek 2030 yılında Earth Overshoot Day 16 Eylül'de olacak. Yani dünyamız artık geri dönüşü mümkün olmayan noktaya gelmeden önce tedbirlerimizi almamız gerekiyor. Üreticisinden tüketicisine, kamu otoritesinden sivil toplum kuruluşlarına kadar tek amacımız birlikte çalışarak, kaynaklarımızı korumak, geri dönüşümü özendirmek, geri dönüşümü mümkün olmayan atıklardan enerji kaynağı olarak yararlanmak ve sorumlu tüketim bilincine sahip olmak, aksi takdirde çocuklarımıza yaşanabilir bir dünya bırakamayacağız.

 

Yağmur CENGİZ

PAGÇEV Genel Müdürü