PAGÇEV Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Eroğlu'nun Cumhuriyet Gazetesi'nden Gamze Bal ile Röportajı

1)      Plastik endüstrisinden kısaca bahsedebilir misiniz?

Türk plastik sektöründe bugün çoğu küçük ve orta ölçekli firmalar olmak üzere 11 bin civarında üretici firmanın faaliyet gösteriyor ve yaklaşık 250 bin kişiye istihdam sağlıyor. Sektör, 2016 yılında ülke ekonomisine 14 milyar dolarlık katkı sağlarken, başarılı üretim grafiği ile Avrupa’daki ikinci, dünya ise altıncı sırada yer alıyor.

Türk plastik sektörü 2016 yılında miktarda 8,9 milyon ton, değerde ise 33,8 milyar dolarlık plastik mamul üretimi gerçekleşti. Üretim 2015 yılına kıyasla miktar bazında yüzde 3,5; değer bazında ise yüzde 3 artış gösterdi. Aynı dönemde sektörümüzün direkt ihracatı 4,1 milyar doları plastik mamul ve 919 milyon doları plastik hammadde olmak üzere toplam 5 milyar doları aştı. Direkt ihracatımıza ek olarak otomotiv, beyaz eşya, elektrik-elektronik, ambalaj gibi ihracatçı sektörler kanalıyla en az 10 milyar dolarlık dolaylı ihracatın gerçekleştiğini söyleyebiliriz. Ayrıca 2016 sonu itibariyle yurtiçi satışlar yüzde 4 artarak 7,9 milyon tona yükseldi. İç tüketimin yaklaşık 3,9 milyon tonu otomotiv, ambalaj, inşaat ve elektronik gibi ihracatçı sektörler kanalıyla dolaylı olarak dış pazarlara satıldı. Kalan 3,9 milyon tonluk kısım iç pazarda doğrudan tüketicilere ulaştı. 2016 yılında sektörün makine teçhizat yatırımı ise önceki yıla oranla yüzde 5 artışla 880 milyon dolara ulaştı.

Sektörümüz dinamik yapısı ile Türkiye’nin en hızlı büyüyen sektörleri arasında ilk sıralarda geliyor. 2016’da elbette sektör trendimiz olan yüzde 9-10 seviyelerinde büyüme ile yılı kapatmak ve olumsuz gelişmelerin sona ermesini isterdik. Ancak küresel piyasalarda yaşanan siyasi ve ekonomik sıkıntılar, emtia fiyatlarındaki gerileme, Euro-Dolar paritesindeki yaşanan kayıplar ve en önemli ihracat pazarlarımızdaki savaş ortamı ticari faaliyetlerimizi olumsuz etkiledi.

2017 yılında ise 2015 ve 2016 yıllarında küresel ekonomik büyümeyi aşağı çeken faktörlerin bu yılda devam etmesinin beklendiğini görüyoruz. Yüksek cari açık, enflasyonun düşürülememesi, büyüme hızındaki yavaşlama, artan finansman ihtiyacı ve sıcak para çıkışı, Türkiye ekonomisinin 2017 yılında da karşılaşacağı riskler arasında. Öte yandan ihraç pazarlarındaki sorunlar, jeopolitik gelişmeler ve finansal piyasalarda gözlenebilecek oynaklıklar diğer risk unsurları diyebiliriz. Ayrıca döviz kurlarında yaşanan dalgalanmalar maliyetleri artırırken buna paralel olarak sektörlerin kırılganlığını da artıracak. Tüm bu beklentiler doğrultusunda 2017 yılının 2016’ya benzer şekilde sektörler açısından büyümeden ziyade risklerden kaçınılmaya odaklanılan bir yıl olacağı öngörüyoruz. Tüm bu parametreler doğrultusunda 2017 yılında plastik üretimimizde yüzde 3 – 4 bandında artış beklediğimizi söyleyebiliriz.

2)      Sektör, yıl içerisinde ne kadar pet ambalaj üretiyor; piyasaya sürülen pet ambalaj miktarı nedir?

Türk plastik sektörü 2016 yılında 1 milyon 54 bin ton pet ambalaj üretti. Yine geçen yıl plastik ambalaj malzemeleri içinde PET oranı ise yüzde 34 oldu.

3)      Bu üretimin ne kadarı geri dönüştürülmek zorunda? Ne kadarı toplanıyor? (Deniz atıkları, çöp, pet şişe vb. ayrı ayrı miktar verilirse çok sevinirim)

Türkiye’deki atık yönetimi ve geri dönüşüm sektörü bugün 5 milyar Euro’luk bir pazar haline geldi. Ülkemizde yıllık yaklaşık 31 milyon ton atık üretiliyor. Üretilen miktarın yaklaşık 3 milyon 900 bin tonu ambalaj atığı. Yani geri dönüşüm için kullanılabilecek değerli atık. 2016 yılında bu atıkların sadece yaklaşık 2,5 milyon tonu geri dönüşüme kazandırılabildi. 2010 yılına kadar yüzde 37 olan ambalajların geri dönüşüm oranı ise 2014 yılından sonra yüzde 61’e yükseldi.

Bugün Türkiye’de çevre lisanslı ve geçici faaliyet belgeli yaklaşık 538 ambalaj atık toplama ayırma tesisi (TAT) ve yaklaşık 746 adet geri dönüşüm tesisi (GDT) faaliyet gösteriyor. Plastik endüstrisi olarak biz de bu süreci 2014 yılında kurduğumuz PAGÇEV (Türk Plastik Sanayicileri Araştırma, Geliştirme ve Eğitim Vakfı Geri Dönüşüm İktisadi İşletmesi) ile yürütüyoruz. Ambalajdan kâğıda, metalden cam ve kompozit ürünlere kadar birçok ürünü geri dönüştürerek hem çevreyi koruyor, hem de ekonomiye olan katkımızı artırmaya çalışıyoruz. Tüm ambalaj atıkları cinsinden yetkilendirilmiş en genç kuruluş olmasına rağmen, 3 yılda 430 bin ton ambalaj atığının geri dönüşümünü sağladı. Her yıl artan bir grafik sergilemekle birlikte halihazırda 14 il ve 54 belediyede 10 milyon nüfusun ambalaj atığını PAGÇEV geri dönüştürüyor.

Plastik ile birlikte kâğıt, karton, ahşap, kompozit, cam ve metallerden oluşan ambalaj atıklarının geri dönüşüm zincirini tamamlayan PAGÇEV, 2016 yılında 170 bin ton atık topladı. Bu atıklar arasında ilk sırayı yüzde 54 ile kağıt ve karton aldı. İkinci sırada ise yüzde 30 ile plastik ürünleri yer aldı. Ülke ortalaması yüzde 27 iken PAGÇEV bu ortalamanın üzerinde bir plastik atık geri dönüşümü gerçekleştirdiğini kanıtladı. Geri kalan bölümü de cam, metal, kompozit ve ahşap oluşturdu. PAGÇEV’in 2017 yılı hedefi ise 250 bin ton ambalaj atığının geri dönüşümü oldu.

4)      Geri dönüşümü sağlanan ürünlerin (çöp, pet şişe...) ayrı ayrı ve toplam olarak ekonomide oluşturduğu hacim nedir?

PAGÇEV olarak bir önceki soruda da belirttiğim gibi son üç yılda 430 bin ton ambalaj atığını dönüştürerek yaklaşık 1 milyar 494 milyon lirayı ülke ekonomiye yeniden kazandırmış olduk. Yalnızca 2016 yılında ise geri dönüştürdüğümüz 170 bin ton atık ile ekonomiye 590 milyon lira katkı sağladık.

Tüm Türkiye’de geri dönüştürülen 2,5 milyon ton atığın ekonomiye katkısı ise 8,6 milyar lira oldu.

5)      Geri dönüşümle tekrar kazanılan ürün, hangi yeni ürünlerin yapımında kullanılıyor?

Plastik geri dönüştürülürken en çevreci malzemedir ve sonsuz defa geri dönüştürülebilir. Plastikler geri kazanıldığında; 

  •       Çöp depolama alanının ömrü uzar ve işletme maliyeti düşer.
  •       Yeni iş alanları ortaya çıkar.
  •       Yenilenmeyen hammadde kaynakları korunur.
  •       8 adet plastik şişe geri dönüştürülürse 1 forma elde edilir.
  •       1.050 adet geri kazanılmış plastik tepsiden 6 kişilik bir oturma grubu elde edilebilir.
  •       2.5 litrelik bir plastik şişe geri kazanılırsa 6 saatlik 60 watt’lık elektrik enerjisini tasarruf edilebilir. 
  •       25 adet 2 litrelik içecek şişesi geri kazanılsa bu maddeden bir plastik süveter elde edilebilir. 
  •       35 adet 2,5 litrelik kullanılmış PET şişesinden bir uyku tulumu yapılabilir.

6)      Tüm bu işlem sonrasında tasarruf edilen enerji nedir, sektöre ilişkin eklemek istediklerinizle birlikte söyleyebilir misiniz?

Geri dönüşümün en büyük avantajı doğal kaynaklarımızı korumamıza yardımcı olmasıdır. Kullanılan metaller, plastikler, kâğıtlar, cam türevi malzemeler uzun yıllar doğada kalıp toprağın verimini düşürebiliyor. Geri dönüşümde hem doğa korunmuş olur hem de sektörel açıdan hammadde maliyetleri düşürülmüş olur. Bütün bunların yanında enerji verimliliğini artırır. Geri dönüşüm çevreyi şu şekilde korumaktadır.

1 ton plastik geri dönüşümünden 5,774 kwh enerji, 23 metreküp depolama sahası ve 2.593 litre petrol tasarrufu sağlanmaktadır.

1 ton cam atığın geri dönüşümü ile 100 litre petrol tasarrufu sağlanmaktadır.

1 ton lastik atığın geri dönüşümü ile yüzde 95 oranında enerji tasarrufu sağlanmaktadır.

Dünya kâğıt tüketiminin yarısı geri kazanılsa her yıl 8 milyon hektar orman alanı korunabilmektedir.

Alüminyum atıklar geri kazanıldığında kirletici baca gazı emisyonu yüzde 99 azalmaktadır.

1 ton kâğıt/karton atığın geri dönüşümü ile 17 ağacın kesilmesini önlemek mümkündür.

Bir başka örneği yine PAGÇEV’den vermek isterim. PAGÇEV’in şu ana kadar geri dönüştürdüğü atık miktarı sayesinde; 3.708.649 adet ağacın kesilmesi önlendi, 5.600.781 kWh elektrik tasarrufu, 355.768.011 lt fosil yakıt tasarrufu ve 5.574.806 lt su tasarrufu sağlandı. Geri dönüştürüp depolama sahalarına gitmesi önlenen bu atıklar ile 3.128.351 m3 depolama alanından tasarruf edildi.

Sonuç olarak kullanılan atıkların çevreye zarar vermeden bertaraf edilmesi başta çevre ve insan sağlığı açısından oldukça gereklidir. Bunun yanında bu tür atıkların ekonomiye de kazandırılması gelecek için olmazsa olmazlardandır. Ülkemizde ise üretilen atıkların yarıdan fazlası geri kazanabilir özelliğe sahiptir. Bu potansiyelin değerlendirilmesi ise gerekli kurum ve kuruluşlar ve yatırımcıların gayreti ile birlikte sağlanacaktır.

Ülkemizde işlevsel bir ‘atık yönetimi’ uygulamasının olmaması gelişmiş ülkelere göre sürdürülebilirlik açısından sektörümüzün önündeki en büyük engel. Oysa geri dönüşüm özellikle plastik sektörü için büyük bir avantaj. Daha önce de belirttiğim gibi; aslında atık yönetimi konusunda tüketicilere ve yerel yönetimlerimize önemli görevler düşüyor. Ancak tüm paydaşların etkin bir biçimde dahil olduğu bir atık yönetim sisteminin olmaması yerel yönetimlerimizin bu sorumluluğunu yerine getirirken çeşitli zorluklarla karşılaşmasına sebep oluyor. 

Kaynağında ayrıştırılmayan, ancak geri dönüşümü mümkün olan malzemeler düzensiz atık toplama alanlarında birbirine karıştırılmış olarak depolanıyor. Günümüzde atıklar maalesef bilinçsiz yöntemlerle toplanıyor ve bunun sonucunda bazı atıklar geri dönüşüm şansını da yitiriyor. Bu doğrultuda yerel yönetimlerimizle birlikte hareket ederek çözümler üretmemiz gerekiyor.

Ayrıca atık depolama alanları deniz kıyılarına yakın yerlere konumlandırıldığında çeşitli sebeplerle bu atıklar denize karışabiliyor. Kıyı kirliliği de hem bu atıklar hem de bilinçsizce denize atılan diğer atıklardan kaynaklanıyor. Üstelik bu sorun sadece ülkemizin sorunu da olmuyor kıyı atıkları akıntılar ve diğer sebeplerle denizlerde ülke sınırlarını aşıyor. Türkiye’nin denize karışan atıkları başka ülkelerin sahillerini kirletirken, diğer ülkelerden de bizim kıyılarımıza ulaşan ve sorun yaratan atıklarla mücadele etmemiz gerekiyor. Çoğu zaman okyanuslarda bir kıyıdan diğerine yüzen atıkların kaybolduğun sanılıyor ama aslında kaybolmuyor, sadece güneş ışınları ve dalgaların mekanik etkisi ile çok küçük parçalara ayrılıp gözden kayboluyorlar. Ancak söz konusu atıkları artık görmüyor olmamız onların yok oldukları anlamını taşımıyor. İşin gerçeği tehlike daha da büyüyor. Zira bu küçük tanecikleri denizlerimizdeki balıklar yiyor ve balıkları da biz. Dolayısıyla insan sağlığı da böylece büyük bir risk altına girmiş oluyor.

Tüm bunlar bize atık yönetimi ve geri dönüşüm konusunda daha fazla çalışmamız gerektiğini gösteriyor.