Genel Müdürümüz Yağmur Cengiz 'in röportajı Recyclıng Industry Dergisi 117. sayısında yayınlandı.
Röportajın tamamını aşağıda bulunabilirsiniz.
Ceza sistemi uygulansın işler düzelir!..
Ambalaj atıklarının yetkilendirilmiş kuruluşu PAGÇEV’in başarılı Genel Müdürü Yağmur Cengiz ile sektörün sorunlarını konuştuk. Kapalı mekanda sigara içme yasağını örnek gösteren Cengiz, Türkiye'de kapalı alanda sigara içilmemesine dönük bir kültür olmamasına karşın siyasi otoritenin koyduğu irade ve yüksek cezalar nedeniyle bu yasağın uygulandığını belirterek "Aynı şey ambalaj atıkları için de geçerli olmalı. Kaynağında toplama ve toplanan atığa ilişkin beyan noktasında ciddi bir politika ve ceza sistemi ile işler hallolur" dedi.
ELLE TUTULUR İŞLER YAPMAK İSTEDİK
PAGÇEV üç yılda büyük işler yaptı bunu nasıl başardı?
“Biliyorsunuz biz PAGEV'in Geri Dönüşüm İktisadi İşletmesiyiz. PAGEV; 1989 yılından bu yana faaliyet gösteren, 2000 öğrenci kapasiteli 2 okulu olan, dünyada her yıl düzenlenen plastik fuarları arasında ikinci sırada yer alan PlastEurasia Fuarını organize eden, TOBB Plastik, Kauçuk ve Kompozit Sanayi Meclisi'nin başkanlığını yapan, kısacası sektöründe en tepedeki STK. Biz "Sorumlu Endüstri" kavramına inandık ve sektörümüz adına elle tutulur işler yapmak istedik. Her endüstri bir kaynak kullanıyor ve atık oluşturuyor, ama önemli olan bu doğal kaynak sarfiyatını nasıl azalttığın, atığını nasıl yönettiğin. Ben çevre mühendisiyim,okulda da aslında Sorum Endüstri olmanın eğitimini veriyorlar bize. Göreviniz üretim devam ederken doğal kaynakları korumak, atık oluşumunu azaltmak. Oturduk düşündük Vakıf olarak biz ne yapabiliriz diye. Biz sadece sosyal projeler de yapabilirdik, ama yıl sonunda elle tutulur rakamlarımız olsun istedik ve 2014 Ocak'ta PAGÇEV'i kurduk. Örneğin 2016'yılında 51 belediye 9 milyon nüfusta 170 bin ton atık topladık. Bunları geri dönüştürdük. 900'e yakın piyasaya sürenin yetkisini aldık. PAGÇEV ile sadece ambalaj atıklarının geri dönüştürülmesini sağlamıyor, çevre alanında eğitim, bilinçlendirme ve farkındalık çalışmaları da yapıyoruz. Türkiye'nin her yerinde doğuda batıda, güneyde, güneydoğuda yaptığımız çalışmalarda bir gelir elde etmiyoruz, kar amacı gütmeyen bir kuruluşuz hatta yeri gelince PAGEV kaynaklarını da kullanıyoruz, ama insana dokunabilmek örneğin ücra bir köyde çocuklarımızla vakit geçirip çevre algısını eğlenceli aktivitelerle onlara anlattığımızda yüzlerinde gördüğümüz pırıltı bizi motive ediyor.
HER ŞEY CEZA İLE YÜRÜYEBİLİR
Bu üç yılda PAGÇEV neler yaptı? Ambalaj atığının kaynağında toplanması için neler koydu önümüze? Türkiye gerçeği nedir? Buna geçmeden çevre mühendisliği nereye oturuyor, oturması lazım? Buna ilişkin düşünceniz nedir?
Çevre mühendisiyiz çok disiplinler arası bir bölüm, bir çok farklı alanda ciddi bir eğitim alıyoruz. Zaten mezunlarımızın iş bulmaları son yıllara kadar oldukça zor iken bir de Çevre Görevlisi Belgesi ile farklı farklı mesleklerin bizim işimizi yapabiliyor olması mezunların işini daha da zorlaştırıyor. Oysa firmalarda Çevre Görevlisi bulundurulması zorunluluğu hem mesleğimizin hem de sanayiden kaynaklı çevre kirliliğinin önlenmesinde Bakanlığımızın attığı çok büyük bir adım. Yerelde yapılan bu çalışmalar sonucu ceza korkusuyla firmalar çevre izni aldılar, hem atık yönetimi hem de hava ve su kirliliği konusunda gerekli adımları attılar. En önemlisi firmalar nezdinde bir farkındalık oluştu artık.
Cezalar kağıtta var da, uygulamayı mı kast ediyorsunuz?
Çevre izin ve lisanslarıyla ilgili yönetmelik ilk çıktığı dönemde danışmandım. Elimizde böyle bir yönetmelik olmasa, hiçbir firmaya danışmanlık yapmanız mümkün değildi. Firmalar o dönem bize yasak savmak gözüyle bakıyordu. Anlaşınca da zaten atık yönetimini kurup, atıkları türlerine göre ayırıp lisanslı firmalara verilmesini sağladık. Zorla da olsa oldu... Cezalar kesiliyordu. Bakanlığımız yerel teşkilatı çok sıkı çalıştı, sahada olmaları önemliydi. Firmalar için korkutucu bir unsurdu. 'Yapmasam ne olacak' dediklerinde elimizde ceza kesilmiş örnekler vardı. Ambalajda bu konuda zorlanıyoruz...
60 BİN KAYITLI FİRMA VAR
Piyasaya sürenlere dönük ceza yok varsa da uygulanmıyor?
Sisteme maliyetin aktarılmamasına ilişkin yaşadığımız en büyük sorun bu... Piyasaya sürenlerin tamamı kayıtlı değil... TOBB kaydında 60 bin firma var biz 25 bin kayıtlı firmadan söz ediyoruz, bunlardan 3 bin kilogramın altında piyasaya atık sürenler de belgelendirmeden muaf, sadece bildirim yapıyorlar. Küçük bir havuzdan bahsediyoruz...
Ne kadar bir havuzdan söz ediyoruz?
25 binin içinde ne kadarı vardır bunu Bakanlığımız daha iyi bilir ancak benim tahminim 6-7 bin firmanın yaptığı belgelendirmeyle, onların sisteme aktardığı bedellerle bizler bu işi yapıyoruz...
ALMANYA'DA DA BÖYLE BİR KÜLTÜR YOKTU
Olması gereken sayı nedir bugün?
TOBB kayıtlarında 60 bin firma var. 3 bin kilogramın altındaki firmalar belgelendirmeden muaf. Sadece Bakanlığa piyasaya sürdüğünü bildiriyorlar. Bazı firmalar için bu kaçış noktası olabiliyor. O yüzden yeni taslak Yönetmelikte Bakanlığımız bu rakamı 1000 kg' a çekti, bence güzel de oldu. Bakıyorsun bazı firmalar belgelendirmesini yıllarca yapmış... Ama rakibi düşük de bildirebiliyor, hiç belgelendirme yapmıyor, bunun bir cezası yok. Biz bire bir ulaşmaya çalışıyoruz firmalara, ziyaret ediyoruz, mailler üzerinden gidiyoruz. Ya da piyasaya sürenlere yönelik bilgilendirme seminerleri düzenliyoruz. Mümkün olduğunca firmalara ulaşmaya çalışıyoruz. Firma; "Benim rakibim hiçbir şey yapmıyor. Beyanımı da doğru yapıyorum. Sana bu parayı veriyorum. Rakibime kesilmiş bir ceza var mı' diyor. Bakıyorsunuz doğru bildirim yapıyor, parasını düzenli de ödüyor, o da haklı. Bu havuzu genişletmeye çalışıyoruz ama en çok bu noktada sorun yaşıyoruz. Sigara yasağına geleceğim. Türkiye'de on sene öncesine kadar açık alanda içiliyordu. Biri size bu yasak uygulanacak derse, kimse inanmazdı. Özellikle Sayın Cumhurbaşkanımızın da desteğiyle bu yasak çok sıkı uygulandı. Kapalı alanda sigara içmeme kültürümüz mü vardı? Yoktu... Almanya'da da atıkları geri dönüştürüyorlar. Atık gömme yasağı da var. Geri dönüştüremediklerini geri kazanıyorlar. Plastik gibi kalorifik değeri olan atıkları biz gömüyoruz. Avrupa'daki gibi yasaklanması gerektiğini düşünüyoruz. Almanya'da da böyle kültür yoktu. Kanunlar güzel işlediği için oldu.
CEZALAR GELECEĞİMİZİ KURTARMAK İÇİN
Ceza olmalı ama ceza uygulanabilir olmalı diyorsunuz... TOBB'da kayıtlı 60 bin firmanın 6-7 bini yükümlülüğünü yerine getiriyor. Çevreye dönük bazı sanayiciler yükümlülüklerini yerine getirmeyebiliyor. Yani çevre yüzsüzlerimiz mi var.?
Dediğim gibi hepsi bir değil, Bakanlık da bu firmalarla baş etmeye çalışıyor. Ancak personel anlamında da sıkıntı yaşadıklarını biliyoruz. Bizler de onların sahadaki temsilcileri olarak daha fazla destek olmak istiyoruz. Daha fazla sahada bulunabiliriz. Çünkü bu iş bizler için ekonomik bir faaliyetten çok dünyamızın, ülkemizin, çocuklarımızın geleceği için ele almamız gereken bir iş. Cezaların amacı da insanların zarar görmesi değil insanların doğruya yönelmesi için, geleceğimizi kurtarmak için. Sivil toplum kuruluşu olduğumuzdan daha net görebiliyoruz bize ulaşan şikayetler oluyor. Sigorta, İSG vb bir çok alanda olduğu gibi burada da firmalar açısından haksız rekabet var..
Ne yapılması lazım?
Kaynakta ayrı toplama ya da belgelendirme, her ikisinde de ya ceza ya da teşvik uygulayabiliriz. Ben şahsen hızlı olması açısından cezadan yanayım ama teşvik için de bir çok mekanizmalar geliştirilebilir. Ama bu sadece Çevre Bakanlığımızla değil Maliye, Enerji, İçişleri gibi diğer Bakanlıkların da onlara destek olacağı şekilde teşvik mekanizmaları uygulayabiliriz. Teknoloji çağındayız. Mesela Beyan sistemi de yenilendi... Firmanın süresi bitti ama belgelendirme yapabilir konumda değildik. Dört yetkilendirilmiş kuruluş bir araya geldik. En azından firmaya biz yaptıralım dedik. Şu anda Bakanlığımız ve yetkilendirilmiş kuruluş temsilcilerinden oluşan bir çekirdek ekip her hafta beyan sistemi için toplantı yapıyor eksikleri gidermeye çalışıyor, o anlamda da baya yol kat edildi.
Bu çok gündeme geldi. Bu belgelendirmede oluşan kaçağa vurgu yapmıştı?
Tüm paydaşlara çok iş düşüyor. Bunu bir tek firmaya yüklememeliyiz. Evrakı kabul etmemek bizim, onaylamamak belediyenin elinde. Yeni sistemde sorumluluk sahaları düzene giriyor ve sınırlıyor sizi sorumluluk sahaları. O anlamda sistem biraz daha düzene giriyor. Hem YK hem belediye çalıştığı firmalara karşı daha dikkatli olmalı. Burada sadece toplama ayırma tesisleri günah keçisi olmamalı...
FARKINDALIK OLUŞMALI
Usulsüzlük varsa bunun içinde YK, belediye ve firma birlikte mi vardır?
Her işte olduğu gibi bu işte de işini hakkıyla yapan da var, bazı çürük elmalar da. Bunları sektör olarak aramızdan ayıklamamız gerekiyor. Çünkü yaptığımız iş hata kaldırır bir iş değil. Ülkemiz ve geleceğimiz için çok önemli. Gelecek nesillere sağlıklı bir çevre bırakmamız şart. Bu nedenle biz de çalışmalarımızda çok dikkatli olmaya çalışıyoruz, tabii ki biraz avantajlıyız bizden önceki kötü örneklere karşı tetikte oluyoruz.
Türkiye cezalarla yüzleşti mi? Bunu dergide de yazdık, atık cam yolsuzluğuyla yüzleşmeliyiz dedik. YK'lara ceza veriliyor mu?
Cam ile ilgili Bakanlığımızın bir çalışması var. Son noktasına kadar cam belgesi takip edilecek. Şimdilik belgelendirme yapabilmek için 4 tane çıkış yapılabilecek firma belirlendi. O belki caydırıcı bir unsur olabilir. Bir farkındalık oluşmuş camda... Takibinin yapılmasını cam belgelendirmesi için sevindirici buluyorum. Ancak bizlere de görev düşüyor, çürük elmaları aramızda barındırmamalıyız, Bakanlığın yetişemediği noktalarda bizler devreye girerek, bu firmaların hala sistemin içinde yer almalarına engel olmamız lazım.
60 bin firmadan bahsettik. Yılda; naylon, plastik, alüminyum atık denilince ne kadarlık tonaj var? Ne kadarını toplayabiliyor, ne kadarını gömüyoruz? Bu rakamlar da usulsüz beyanı esas alınca yüzde 40'lık kayıp mı var?
Elimizdekiler 2014 raporları. Bunların Maliye ile de online olarak entegre olması lazım. YK'lar olarak sahada olmalıyız. Gerçekten o tesise giriyor mu, o bandı kullanıyor mu bakmalıyız. Ama online olarak da bazı şeyleri görebilmeliyiz.
GÜNCEL VERİ ÜRETECEĞİZ
GDT'lere bakınca 5 bin 10 bin ton görünüyor. Ama elektrik faturası 100 TL?
Evet elektrik faturası bir ölçüt bizim için de. Evrakları kontrol ederken emin olamadıysak ona da bakıyoruz. Bakanlık da zaten bunun için çalışıyor, yeni sistemde elektrik faturası yükleme zorunluluğu da getirilecek. Aslında sadece elektrik faturası değil yeterli veri olmaması da işimizi zorlaştırıyor. Vakıf olarak Plastik özelinde 20 çeşit 3 ayda bir yeni verilerle revize edilen raporlar hazırlıyoruz. Geri dönüşümde bu biraz zor. Ancak plastikteki bu know-how'ımızı geri dönüşümde de kullanıp yakın zamanda güncel raporlar yayınlayacağız.
Sanayiden toplama yapan firma zaten sanayiden alıyor. Birde buradan topladığını YK'ya götürüyor. Bir de sizden alıyor. Hala Türkiye'de kaynağından ayrı toplama yapılamıyor?
Lisanslı firmalarımız sanayiden fazla efor sarf etmeden, maliyeti olmadan alıp bir bedel elde ediyorlar. Sanayiden elde ettiğimiz geliri kaynakta toplamaya aktarmalıyız. Sanayiden gelen atık bir teşvik unsuru toplayıcı için. Sadece kaynaktan sağlama ile o döngüyü sağlamak zor, ama yapan firmalar da var tabii ki. Mesela bizim çalıştığımız firmaların büyük bir çoğunluğu kaynaktan topluyor.
ÇEVRE İÇİN YAPIYORUM DİYEN YOK
Firmalar öyle demiyor. 'Biz para kazanıyoruz' diyorlar. Hatta üç, dört sayı önce Gürkan Seymen ironi yaparak 'Dünyanın en tatlı parası, YK'lardan aldığımız para. Yazıyorum, veriyorum, paramı alıyorum' dedi. Bu şekilde bakınca?
Tabi ki onlar ticari firmalar bunu Çevre için yapıyorum demiyorlar. Biz kar amacı gütmeyen kuruluşuz ve bunu dünyamızın geleceği için yapıyoruz.Toplama gerçek olduğu sürece gelirimizin yüzde 80'ini TAT'lara ödüyoruz. Ayrıca bu rakamları kaynakta ayrı toplamaya aktarmak amacıyla veriyoruz. Basit ve ticari hırslar yerine geleceğimize bırakacağımız çevremizin bilincinde olarak hareket etmek gerekiyor.
Bizim milli servet denilen evlerden çıkan ambalaj atıkları gömülüyor? Bunlar ekonomiye kazandırılmıyor. YK'lar bu maliyeti buraya kanalize edemez mi?
YK bu parayı zaten kaynağa aktarılsın diye veriliyor. Bunun dışında YK'nın bütçesini harcadığı başka bir kalem yok. Bütün dokümanlar ortada. Bırakın sadece YK olmayı bizler vakıfız. Biz PAGEV tarafımızdan da bunu biliyoruz. Çok çeşitli taraflarca denetleniyoruz. Ancak kaynaktan daha fazla toplamak için bazı enstrümanlar koymak lazım. Tüketiciyi bilinçlendiriyoruz ancak yeterli olmuyor. Uygulamaya geçildiğinde mesela ambalajlarını ayıran, katı atık oranını azaltan tüketiciye çevre vergisinde indirim yapabiliriz. Bu tarz teşvikler getirebiliriz. Kaynaktan ayrı toplama ile tüketiciyi de işin içine almak lazım.
Muratpaşa Belediyesi'nin çevreci komşu kart uygulaması var. Kart sahibi birkaç hafta topluyor tartıyor. Diyelim ki 50 kilo. Kartına puan yükleniyor. Anlaşmalı markete gidiyor. Alışveriş yapıyor. Toplama oranında ciddi bir artış meydana gelmiş. Ambalaj atığı da kaynağında ayrı toplanınca firma açısından verim ortaya çıkıyor...
Bunlar güzel ama pilot örnekler. Bizim politikaya ihtiyacımız var. Çevre Bakan Yardımcımız ile Brüksel'de bizim ve AB'deki paydaşlarımızla birlikte organize ettiğimiz özellikle deniz atıkları konusunu işleyen PolyTalk etkinliğine katıldık. Kendisi ülkemiz adına çok güzel bir konuşma yaptı. AB dışında bir ülke olarak Brüksel'de düzenlenen bir etkinlikte en üst düzeyde ve çok etkin biçimde temsil edildik. Bunun yanında Brüksel'deki sistemi de görme fırsatı bulduk, geliştirebileceğimiz noktaları birlikte inceledik. Bu çalışmalar sırasında bir Elçilik yetkilimiz bir örnek verdi ve gerçekten hoşumuza gitti. 'Annem gelince evdeki çöpleri balkona döküyorum, tek tek ayırıyorum, o bilmediği için atıkları karışık atıyor' dedi. Çünkü bir keresinde ambalaj atığının içinde yumurta kabuğu kalınca apartman görevlisi kendisine 100 Euro ceza kesmiş. Bunlar uygulanabilir ve güzel örnekler. Örneğin toplu konutlarda, sitelerde, henüz inşa aşamasında iken zorunlu atık alanı oluşturulması için yönetmelikleri revize edebiliriz. Sitelerden de yüksek atık çıkıyor. Her binanın kendine ait atık alanı olabilir. Biz de destek verebiliriz bu konuda, apartman görevlilerine eğitim verebiliriz.
ATIK ENERJİ VE KAYNAK DEMEK
Bakanlığın çevre ve atık yönetimini yeterli buluyor musunuz? Ne yapması lazım?
Yönetmelikler sıfırdan bu noktalara kadar geldi. Bence çok kötü durumda değiliz. Evet karşımızda Almanya gibi bir örnek var hep onu gösteriyoruz ama Romanya, Bulgaristan, Yunanistan gibi örnekler de var. AB ülkeleri olmalarına rağmen biz onlardan daha iyi durumdayız. Ambalaj için de artık bir sektör var. Belediyeler daha bilinçlendiler. Bizim kaynağa ulaşmamız lazım. Bu bir bakanlıklar arası ülke politikası olmalı. ÇŞB ön ayak olabilir ama tek başına yeterli olamaz. Haksızlık olur...
Türkiye’nin vizyonu ne olmalı? PAGÇEV olarak tüm bu sistem içinde neler yaptınız, 3 yılda?
İlk yıllarımız biraz meşakkatli geçti. En çok dikkat ettiğimiz evraklardı. Biz şanslıydık belgelendirmedeki kötü örnekleri görüp daha dikkatli olduk. İlk yılın sonunda yapmamız gereken tonajın altında tamamladık ama yan yollara sapmadık. Bu işi yasak savmak için yapmadık. Var olan çalışmayı sunduk. En çok ona dikkat ettik. Üç yılda 430 bin ton atık geri dönüştürdük, 54 belediyede 14 ilde faaliyetlerimize devam ediyoruz. Bu sayıyı mantıklı oranlarda artırmaya devam edeceğiz. Piyasaya sürenlere yönelik eğitimler yaptık. Geniş çaplı eğitimlere imza attık. Uluslararası Ambalaj kongreleri yaptık geleneksel olarak da yapıyoruz. Her kongrede bir oturumu çevreye ayırıyor ve bir noktasına değiniyoruz. Farkındalık çalışmalarına önem verdik. Biz basının gücünü çok kullandık. Farkındalık çalışmalarımız geniş kitlelere ulaştı ve basında da güzel yer buldu. Bir sene 1000 kişi ile bisiklet turu yaptık, bir sene İstanbul Boğazı’nı temizledik. Sadece ambalaj atık değil çevrenin her alanında insanlara ulaşmaya çalıştık. Yetkisini bize devrederek sistemin maliyetini karşılayan firmalarımıza çok değer veriyoruz. Sanayicinin ödediği para karşılığını bulsun istiyoruz, o sebeple de gerek geri dönüşüm gerek eğitim bilinçlendirme alanlarında işimizin hakkını vermek istiyoruz. Sadece ambalaj değil yeri geliyor çevresel bir çok alanda sanayicimize bir nevi danışmanlık hizmeti veriyoruz. Bize çok kolay ulaşabiliyorlar. Yaşadıkları sorunu çok hızlı çözebiliyoruz. Bizim için sisteme maliyet aktaran firma çok değerli. Onlar ülke ekonomisine de büyük katkıda bulunuyorlar. İşleri zamanında teslim etmede de iyi olduğumuzu düşünüyoruz. Okullarımız var dedim burada sadece plastik eğitimi anlamında değil çevre ve geri dönüşüm alanında da çocuklarımızı bilinçlendiriyoruz, önümüzdeki dönemde kendi okullarımızda 2000 öğrencimize rutin çevre dersleri vereceğiz. Hazırladığımız kamu spotu en çok izlenenler arasına girdi. Sırf yapmak için değil insanlara hitap etmek istedik. Bunun için ulusal kanallarla ekstra bir çalışma yapıyoruz. Vatandaşımız aslında bilinçli, kamu spotunu izledikten sonra bize inanılmaz mailler geliyor ‘Atıkları ayrıştırdım bunu kime vereceğim’ diyorlar. Mesela geçenlerde ekip olarak katılmaktan çok keyif aldığımız bir etkinliğimiz oldu. Çayırhan köyünde çocuklar bizim kamu spotunu izlemişler, onlar da çevre ile ilgili bir şeyler yapmak istemişler ve bizi çağırmışlar. Bir sınıf çocuk, hepsi bize mektup yazmış ve atık kutusu istemişler. Mektupları okurken çok duygulandık Başkanımız dahil kalktık gittik, hem atık kutularını verdik hem de çevreyi doğayı, geri dönüşümü anlattık. Harika resimler yaptılar ve bizlere hediye ettiler. İşte bizi bunlar motive ediyor, özellikle çocukların gözlerindeki o parıltı...